Plazma uygulaması bir kişiden küçük bir miktarda alınan kanın özel bir tüpe konularak santrfüj işlemine tabi tutulduktan sonra ayrıştırılması ve elde edilen az miktardaki “platelet yönünden zenginleştirilmiş plazma”nın (PRP), yine aynı kişiye enjeksiyon yoluyla verilmesidir.
Plateletler — ya da trombositler—vücumuzda hasar gören dokuların onarımını ve doğal haline dönmelerini sağlamak için gerekli büyüme faktörlerini yapısında barındıran kan bileşenleridir. Vücudumuzda herhangi bir doku hasarı oluştuğunda kan dolaşımı yardımıyla bu dokuya toplanan trombositler (yani plateletler) bir tür onarım süreci başlatırlar, PRP uygulamasında ise hedef dokuya kan dolaşımı ile taşınacak miktardan daha fazla sayıda platelet verilmektedir, çünkü PRP ile elde edilen plateletlerin yoğunluğu kandakinden 2 ila 4 kat fazladır. Bu uygulama sonucu hasarlı dokunun onarımı da bu kadar hızlı ve güçlü bir şekilde başlamaktadır.
Sonuçta derideki bir hasarı en etkili, en hızlı ve en doğal biçimde onarabilecek olan yapı, yine derinin ait olduğu bütünün bir parçasıdır, bu nedenle plazma uygulaması damarlarımızda dolaşan bu sihirli gücü harekete geçiren bir yöntem olarak gelişmiştir.
PRP uygulamasından beklentiler neler olmalıdır?